
Türkiye’de sinema yazarı, eleştirmen deyince ilk akla gelen isim Atillâ Dorsay’dır.
Niçin böyledir?
Çünkü Atillâ Dorsay kıskanılacak düzeyde çalışkan bir yazardır.
Sadece vizyona giren filmleri değil, ulusal ve uluslararası festivalleri yakından takip edip dünya sinemasındaki gelişmeleri de kaleme aldığı için.
Eğitimini aldığı mimarlık konusunda kitaplar yazdığı için. Müzik ve yemek kültürünü yalnızca bir hobi olarak bırakmayıp bu merakını yazıya döktüğü için.
Ama kendimden biliyorum, eleştirmenlerin sevenlerinden çok düşmanları vardır.
Tanık olduğum kadarıyla, Atillâ Dorsay’ın ise sevenleri her zaman çok olmuştur. Kimi zaman huysuzlansa da bir hata yaptığında bunu fark edip özür dilemesini bilir.
Atillâ Dorsay’ın yazmaya başladığı yıllarda, Türkiye’de sinema eleştirisinin duayeni olarak Tuncan Okan adı anılırdı. Fono Film’in kurucularından, film ithalattı ve üretiminin hem içinde hem de eleştiri mektebinde olan Okan, filmlere yıldız verme sistemini Türkiye’de ilk kullanan ve gişede büyük başarı yakalamış filmlere “1” yıldız vererek genel beğeniyi görmezden gelen bir eleştirmendir.
1960’lı ve 70’li yıllarda Türkiye’de sinema alanında akademik eğitimin yeni yeni başladığını hatırlarsak, o dönemde gazete ve dergilerde yazan sinema eleştirmenlerinin yazılarının ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlarız.
Atillâ Dorsay, Türkiye’de sinema eleştirisine analitik bir bakış açısı getiren birkaç öncü sinema yazarından biridir.
Sinema eleştirisi yazmaya başladığı ilk yıllarda – biraz haklı olarak, biraz da gençliğin getirdiği kibirle – sadece yabancı filmler üzerine yazar Atillâ Dorsay.
Dorsay’ı Türkiye sineması üzerine yazmaya çağıran, Yılmaz Güney’in Umut filmi olmuştur. Umut’u izledikten sonra Cumhuriyet gazetesinde bir yazı yazar, oysa gazetenin yerli film eleştirmeni başka biridir.
Bu tek filmle başlayan eleştirinin arkası kesilmez. Atillâ Dorsay Türkiye sinemasını adeta geç keşfeder, ama peşini bırakmaz.
Umut filminin ardından gözünü Yeşilçam’a diken Atillâ Dorsay, Lütfi Akad, Atıf Yılmaz, Metin Erksan, Halit Refiğ, Ömer Kavur, Erden Kral, Yavuz Özkan gibi yönetmenlerin sinemasına başka bir gözle bakmaya başlamıştır.
Eğer Atillâ Dorsay kitaplarını okuduysanız orada 1970’li, 80’li yıllarda gösterime giren hemen hemen her film hakkında yazdığını görürsünüz.
Dorsay, kitaplarında on yıllık aralarla sinemamıza toplu bir bakış sunar. Bu kitaplar yönetmen sineması üzerine kuruludur.
Bir başka önemli konu ise Dorsay’ın Türkiye’de sinema eleştirisini dernek kurarak kurumlaştıran kişi olmasıdır. Nitekim SİYAD’ın başkanlığından ayrıldıktan sonra dernek, irtifa kaybetmiştir.
Giovanni Scgonamillo, Rekin Teksoy ve Agâh Özgüç gibi sinema tarihimizi kitaplarıyla anlamlandıran ustaların ardından, elimizde bir tek Atillâ Dorsay kaldı desem yalan olmaz.
50 UNUTULMAZ FİLM / Bir Daha
Atillâ Dorsay hakkında bu kadar lafı boşu boşuna etmedik elbette. Geçtiğimiz günlerde yeni bir kitabı daha yayınlandı. 50 Unutulmaz Film / Bir Daha, kitabın alt başlığı ise Sinemanın Hazineleri.
Dorsay, dünya sinemasının kült filmleri hakkındaki yazılarını toplamış kitabında.
“Dorsay’ın sinema tarihine eğildiği, aylık Milliyet-Sanat dergisi yazılarından oluşan üçüncü cilt bu. Önceki iki kitap gibi yine birçok üstad ve de başyapıtları var. Orson Wells, William Wyler, King Vidor, John Huston, Howard Hawks, Joseph L. Mankiewicz gibi Amerikalılardan Alfred Hitchcock, David Lean, Sir Laurence Olivier vb. İngilizlere…
Henri-Gerges Clouzot, Ağnes Varda, Jean-Luc Godard gibi Fransızlara… Luchino Visconti, Federico Fellini gibi İtalyanlara. Ve daha birçoğuna…”
Kitabın arka kapağında böyle yazıyor. Ama asıl hazine kitabın içinde.
Bir Daha Atillâ Dorsay okumak isteyenlere duyurulur.